In the Mood for Love

Vicdanın neleri geçilmez kıldığına,

Esaretin kimleri hür kıldığına.

Bağrı yanık nidalar duyduğumda,

Bir hikayenin en kavuşulmaz anında,

Bir insanın kumaşına dokunduğunda,

Anlarsın.

En anlamak istemediğin anlarda anlatırlar.


Bir kadının göz bebeğinde görür erkek; bir kadına ait olduğunu düşündüğü anlarda, o aidiyetin gerçek olmadığını.
Bir hiç gibi kalırsın o anda.
Yalnızlık üzerine söylenmiş o güç depolayan aforizmalarla.
Şahlanırsın sonra.
Bir yılkı gibi, öyle başı boş, ehilleşmemiş.
Takdirin ilahtan olduğuna inandırır baht.
Yığılıp kalırsın.
Ehilleşirsin sonra.
Kalbin durur,
Nefesin kesilir,
Yine de ölemezsin, küllerinden doğabilmek için.
Yarım bırakırlar, uzanan elin kopar.
Öyle işte hiç gibi, bir yukarı bir aşağı.
Gururun, haysiyetin ve onurun vicdanla mukayese edilir sonra.
Vicdanın beslendiği o kaynak havzasını keşfedersin.
Adına aşk derler.
Onla teselli olur, onla bir başına.
Her gece Budist ayini yaparsın.
Bir taş gibi bakar sana, sen taparsın o sadece bakar sana.
Sen yalvarırsın dua eder gibi, dinler gibi yapar sana.
Eksik ararsın duanda, bulamadığını anladığında bir ateist olur çıkarsın.